16 Ocak 2018 Salı

2017 NİN SON AYLARI 

VE ARADA KAYNAYAN...

GRANFONDO MARMARA İLE KAPADOKYA ULTRA


Uzun süre bir şeyler yazmayınca başta olanları toparlamak güçleşiyor, dolayısıyla başlıklar da uzayıp berbatlaşıyor :) Yıl 2018 olmasına rağmen ayların öforik maceralarını bugüne kadar yazamamış olmanın birçok nedeni var elbette. Hayır depresyona girmedim, sadece çok fazla değişiklik ve dikkat dağınıklığı oldu hayatta, biraz da tembellik tabii..
2018 in de oyuna girmesiyle klasik yeni kararlar ve yeni hedefler kaçınılmaz oldu. Bu hedefler beni anksiyeteye sokup bir şeyler yapmaya, beni konfor bölgemin dışına çıkmaya zorlamadan önce, geriye dönüp bir özet yapmak içimi kemirip durdu. Şimdi okuyacaklarınız da son bir günah çıkarmadan farksız olmayacak bu sebeple.
Taşınma ve mesleğimle yüzleşmeyle geçen aylarda yaşandı tüm bunlar. Bilenler bilir çok yoğun bir meslekle uğraşıyorum. Koşmaya zaman ayırmak, özellikle tekrar İstanbul a taşınınca daha zor hal aldı en başlarda. Zihninizi ve bedeninizi farklı çözümlere alternatiflere alıştırmanız gerek. Bunun mücadelesinde şu an biz düzen oturttuğumu söyleyebilirim evet. Fakat bu kaosun daha en başında bir tutkuma yenik düştüm. Gran Fondo Marmara ya katılma kararı aldım. Herşeyin bir ilki vardır, bu da benim ilk bisiklet yarışım olacaktı.  


24 Eylül 2017 de bisikletimi arabaya tıkıştırıp ViaPort alışveriş merkezinin yolunu tuttum. Yarış Osmangazi Köprüsü nden geçerek tamamen otobandan geçerek Bursa da sona erecek olan 111km lik parkurdan oluşuyordu. Tamamen izole bir yolda olması, tünelden geçmesi beni cezbetmeye yetmişti. Benimle aynı parkurda Orhangazi bisikletçilerinden Adem Kadıoğlu da vardı. Omzunu incitmiş olsa da startta yanımda yer aldı. Birlikte Bursa ya pedallamaya başladık.

Hem parkur hem de yarış özeti
Yarış başlarında sürüyle gidenlere pek anlam veremedim, ortalara doğru evet göç eden kuş sürüleri gibi diye düşünmeye başladım. Kendi hızıma uygun gruplara karışmaya çabaladım. Kimi zaman tek başıma kaldım. İstasyonlarda durup su tazeledim. Koskoca otobanda özgürce pedal basıp, hız sınırlarımı keşfettim, bisikletin üzerine yatıp ne kadar hızlanıyor acaba diye düşüncelere daldım. Yokuşlarda bir çok kişiyi geçince keyiflendim, koşunun bana katkısıdır kesin diye düşündüm. 3 saat 43 dakika sonunda Bursa da finish e ulaştım. Bisikletle aşırı haşır neşir olmasam da içimdeki o rekabetçi, hırslı şey yeniden belirmişti, şeytani bir histi daha da hızlı diyerek pedallara asılmak.. Tabii ki performansımdan hoşnut değildim. Tekrar katılma planımı yapmıştım bile.


Formsuz bir bisikletçi
Granfondo sonrası kendimi koşulara olabildiğince vermeye çalışarak, bir yandan da kapadokya yı düşünerek bir süreç geçirdim. Çalışma hayatı, kaotik yeni düzen ve diğer herşey... Uçağa binene kadar kafama yarış bir türlü girmiyordu. Km lerce koşacak olmanın zihinsel mücadelesi haftalar önce başlardı normalde. Fakat bu kez uykudan uyanmış gibi bir havayla uçaktan iniyordum. Gerginlik, durumumu tanımlayabilecek kelime buydu. İşte o gerginliğin parkuru;


21 Ekim 2017 de Eskişehir koşucu ekibiyle yarış sabahı buluştuk, birkaç fotoğraf çekildik, hayatımda görmediğim büyüklükte bir start ile başladık. Parkur koştuğum en iyi manzaraya sahip parkurdu diyebilirim. Gerçekten manzara karşısında büyülenmemek güçtü. Kendimi düşüncesizce daha kısa koşanların temposuna bıraktım. Uzun koşma kavramı hala gelişmemişti bende. Fakat kendimi iyi hissediyordum. Çantam biraz fazlalık gibi geliyordu. Bunu değiştirmeliyim diye düşündüm. Üzerinden geçen zamanla birlikte belirgin olarak hatırlayamasam da anı anı zihnimde beliren eski kent sokakları, merdivenler, kum tepeleri, ve mağaralar... Her şey iç içe parkur çok zengindi. Bir yandan koşuyor bir yandan zıplıyorduk. Saat ilerledikçe güneş etkisini göstermeye de başladı. Yarış uzun olduğu kadar, kırıcıydı da. İnip çıkmalar grafikten çok belli olmasa da hatırı sayılır ölçüde kendisini hissettiriyordu. Zamanla bitirici darbeler artacak ve muhtemelen 2. yarıdaki çılgın tırmanışlar ile sabrı zorlayacaktı. Fakat ben o esnada bunları düşünmekten uzak yarım parkur temposunda zıplayıp duruyor koşuyordum. Mağaralar, mağaralı kısımlarda bir hata yaptım, biraz yüksekten atladım, sert biçimde yere indim. O an minik bir acı duysam da daha sonradan özellikle inişlerde bir ağrı hisseder oldum parmaklarımda. Çıkmak sorun değilken inmenin bu hale gelmesi endişe vericiydi.

shut up legs !
Ağrı artıyordu. Yavaşlıyordum. Yarışın yarısı geride kalmıştı. Ürgüp istasyonuna sadece km ler kalmıştı. Tek yapmam gereken tepeden aşağıya kendimi bırakmaktı. Fakat sağ ayak parmaklarım farklı düşünüyordu.
Ağrı uzun yarışlarda ötelenebilen şeylerin en başında geliyordu. Bir noktadan sonra kucaklamanız gereken bir his. Ne kadar kucaklayabildiğiniz sizin ne kadar çetin ceviz olduğunuzu da yansıtıyordu. Eğer kendiniz olan güveninizde, en ufak bir çatlak bir tereddüt varsa, en dipte olduğunuz anlarda karanlık düşünceler o çatlağı bulup kırmaya çalışır. Siz ne kadar saklamaya çalışırsanız çalışın en zayıf nokta incelmeye başlar. Sizi tekrar koltuğunuza, yatağınıza, konfor alanınıza geri çekmek için savaşmaya başlarlar. Ağrıyla birlikte şüphe doğdu. Uçaktan önceki kafa dolgunluğu zihnimi ele geçirmeye başladı. Sebepler, bahaneler, ağrı...Sekerek ilerliyordum, fakat zihinsel olarak da çözülmeye başlamıştım. Yürümeye başladım, batonlarımdan destek alarak.
Teslim olmak, kabullenmek, dnf olmak. Bunları şu an yazabilmek, okuyabilmek kolay olsa da, yarattıkları hayal kırıklığı ve kendime olan güvenimin aldığı yarayı hafifletebilmek hiç kolay olmadı. İlk dnf içime büyük bir sıkıntı şeklinde oturmuştu. Tek düşüncem 2018 de geri gelmekti. Bir parkuru bitirmeyi bu derece hiç bir zaman istememiştim. Kapadokyadan buruk ayrıldım.
Burukluk devam etti. Bir süre yenik hissettim, koşamadım. Yeni bir yarışa girişmedim. Burkulmuş ayağımla ilgilendim. Zamanla tekrar koşmaya başladım. Fakat zihnim boştu, hedefsiz ve buruktum. Bir kıvılcıma ihtiyaç vardı. Derken yılbaşı geliverdi. Evime, ailemin yanına gitme kararı aldım. Arabayla ilerlerken tepelerin ardında İznik Gölü gözüküverdi. Kısa bir geçmişe gidiverdim. İlk 50 k yarışım aklıma belirdi. Göl çok güzeldi. Parlak ve insanı heyecanlandıran bir manzarası vardı. Etrafını bisikletle gezdim diye düşündüm. Neden koşmuyorum bu yıl? Fikrin zihinimde belirmesi ile karnımda dehşet ve heyecan arası bir duygu belirdi. Ardından bir rahatlık... Gereken mesajı vücudum almışçasına bir rahatlık. İlk iş bir liste yaptım. 2018 yarışlarını işaretledim. Hedefler belirliydi. Önce dehşet sonra heyecanla takvimi elime alıp yuvarlak içine aldıkça aldım. İşte her şey takvimi karalamaya başlamam ile start aldı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder