GEYİK KOŞUSU- 28K- 21 ŞUBAT 2016
Bir
Pazar sabahı geyik parkurunda koşacak olan ben, cumartesi gecesi yağan yağmuru
gördüğümde beni bekleyen süprizi hissettim. Hayatta her zaman ideal şartlarda
koşmak yoktu, olmayacaktı. Çamurla derinlemesine tanışmam böyle başlayacaktı
işte. Pazar sabahı ormana girdiğimde ilk baktığım yer yerler oldu. Artık emin
olmuştum. Bu kaçınılmazdı.
Patika
koşularına girişimim geyik ile olmuştu, geyik ile devam ediyordu. Doğayla iç
içe koşmak ayrı bir duygu ve felsefe olmuştu geçen sefer. Parkuru koşarken bir
yandan da yoğun bir şekilde hissetmek, klasik bildiğimiz asfalt koşularında pek
olan bir şey değildi benim için. İlk seferin ilk tecrübe olması ve odaklanacak
birçok şeyin olması beni daha bilinçli deneyimlemek adına yine katılmaya
zorladı. Son zamanlarda tek saplantım halini almış olan koşularım artık klasik
pistlerden, beton yığınlarından kaçma planları üzerine kuruluydu. Her ne kadar
eforun ve fiziksel tükenmenin verdiği acılar ve deşarj hissi kısmen iyi gelse
de, sanki tam olamayan bir şeyler vardı.
Yarış
14km lik parkurda 2 turdan oluşuyordu. Taktiksel anlamda tek düşüncem ve
hedefim 14km yarışçıları start ı öncesi ilk turu atabilmekti. Bunun harici
kendimi parkura bırakıp düşüncelere dalacaktım. Start her zamanki gibi tam
vaktinde 09:10 da verildi. Ortalama bir tempo ile başladım. Daha önceden
deneyimlemek gerçekten önemliydi. Bekleyen zorlukları ve püf noktaları
bilebilmek… Bu kez beklenmeyen şey ise biraz ilerledikten sonra kendini belli
eden su birikintileri ve çamurdu. Önce kaçamak bazı hamleler denedim herkes
gibi. Sonra kaçınılmaz bir ıslanma ve çamura batmadan sonra umursamamaya
başladım. Mücadele başlıyordu. Bir süre sonra aslında en önemli şeyin çamur
değil de inişlerden sağ çıkabilmek olduğunu fark edecektim. Çamur, ayakkabılar
her ne kadar tutunma üzerine üretilmiş olsa da, tüm tabanı kaplamış ve bir buz
pateni pistindeymişim hissini bana yaşatıyordu. En azından o an bana öyle
geliyordu. Düşen ve kayan diğer yarışmacıları gördükçe daha dikkatli olmaya
çalışıyordum. Bana hiç de mümkün gibi görünmüyordu.
Parkurun
ilk km lerinde olan tırmanış nefes ve nabız düzenini bir miktar sarsıyor sonra
nispeten daha yumuşak olan kısımlar son bir kırıcı yokuş ile kabaca devam
ediyordu. İlk turda tırmanış sonrası toparlanmam geçen sefere göre daha kolay
oldu. Her ne kadar kendimi iyi hissetsem de ikinci bir tur daha olduğu
gerçeğini kendime hatırlatmaya çalışıyor bir yandan çamurla mücadele edip bir
yandan da kontrollü olmaya gayret ediyordum. Geçen sefere göre daha hızlı
olduğumu hissediyordum. Tek merak ettiğim bunu ne kadar koruyabileceğimdi.
Çamurdan biraz daha bahsetmek gerekirse, adeta çamurla kaplanmış durumdaydım.
Bunun farkına özellikle ikinci tırmanışta zemine tutunamayan zavallı ayaklarım
bana anlatıyordu. Çaresiz parkur dışında çamur olmayan herhangi bir yere
basarak tırmanmaya çabaladım.
İkinci
tura başladığımda start verilmemişti. Biraz su içip olabildiğince ilerlemeye
çabaladım. Biraz çamurun etkisi biraz da yorgunluk birikimi etkisini özellikle
tırmanışta göstermeye başladı. Tırmanışları bu yarışta koşmak yerine daima
hızlı bir yürüyüş temposu ile tırmandım. Buna kendimi alıştırmam daha uzun
yarışlarda işime yarayacak düşüncesindeydim. İlk izlenimlerim ise daha yolun
çok başında olduğumdu. Toparlanma sürelerim belirgin ölçüde uzamaya, çamurla kaplı
ayaklarım gittikçe ağırlaşmaya başlamıştı. Çamur yorgunluğa, yorgunluk acıya,
acı ise negatifliklere dönüşüp zihinsel anlamda mücadeleye dönmüştü. Savunma
olarak yaptığım ise görmezden gelmek oldu, önce müzikleri değiştirdim, sonra
parkurun güzelliğini düşündüm, sonra hayatımda güzel giden şeyleri düşündüm,
pek bir şey aklıma gelmeyince olumsuzlukları düşünüp bunların fiziksel
durumumun yanında ne kadar da minik, kolay şeyler olduğunu düşündüm. Düşünceler
zihnimi ancak son tırmanışta terk edip o ana tekrar odaklandı. Son bir gayret
ve mücadele sonrasında artık neredeyse özgürdüm. Geriye kalan kmlerde ise
elimde kalan ne varsa ortaya döküp hızlanmaya çalıştım.
bitirmeye doğru |
Yarışı bitiriş sürem bu kez 02:40:42
idi. Geçen sefere göre zamanımı biraz olsun geliştirebilmiş, tükenmemiş fakat
çamurlu bir biçimde bitirebilmiştim. Bana göre her şeyden önemlisi, doğayla
kavga etmeyi değil; durumu, şartları kabullenip, bunlarla birlikte yarışmayı ve
bitirebilmeyi öğrenmiştim.
mücadelenin özeti |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder