18 Mayıs 2018 Cuma




2018 İznik Ultra 140K



It's very hard at the beginning to understand thet the whole idea is not to beat the other runners. Eventually, you learn the competition is against the little voice inside you that wants you to quit.' -George Sheehan

20 Nisan Cuma, İşten çıkıp eve koşturuyorum. Cumayı Cumartesiye bağlayacak gece tam 00.00 da başlayacak bir yarışım var. 140 km. Daha önce yanına yaklaşmadığım bir mesafe. Günün mesaisini bitirip ardımda bırakıp zihnimi planlamaya veriyorum. Önce malzemeler araca yüklenecek, sonra derhal yola koyulacağım. Hızlıca gereken eşyaları bagaja atıp yola koyuluyorum. Malesef planladığım saatte gidecek feribotta yer kalmamış. Kara yolunu tercih edip eve ulaşıyorum. Fazla vakit yok. Yemek yedikten sonra eşyaları düzenliyorum. Drop-bag düzenlemesi de yaptıktan sonra yarış kiti için İzniğe yola çıkıyoruz. Yolda dalıyorum. Öncesinde uyumamış olmak dezavantaj diye düşünüyorum. Yarış kitini alır almaz arabaya dönüp arka koltuğa yatıyorum. Mümkün olduğunca uyumam gerek. Saatimi kurup bir saat civarı uyuyorum. Hava serin, daha da serin olacağından uzun kollu başlama fikrim yerinde gözüküyor. 23.30 da Start alanına doğru gidiyorum.

İznik Ultra 140k parkur

İznik Ultra 140k eğim

Start alanı kalabalık, gecenin bir yarısı bunca insan, göl çevresinde bir tam tur için yola çıkacak. Kendi içimde yükselen bir merak var. Acaba nasıl hissedeceğim? Gece uykusuz nasıl bir psikolojiye gireceğim? En önemlisi başarabilecek miyim? Kerem Özpınar startta yerini almış. Birlikte bir fotoğraf çekiliyoruz. 


Start ile birlikte koşmaya başlıyoruz. Ön gruptan çok ayrılmadan ilerliyoruz. Biraz ilerledikten sonra rahat fakat yavaş olmayan bir tempoya erişiyorum. Tarla yollarına giriyoruz. Başlangıçta çok fazla kafa feneri beni rahatsız ediyor. Hemen arkamdan gelen kişiler önüme gölge düşürüyor. Hoş değil fakat muhtemelen farkında değiller. Zamanla gruplar arası açılıyor. Önümde ışıltılar görüyorum yalnızca. Kerem hızlı nefes alıp veriyor. Tempo biraz hızlı. İlk kontrol noktasına gelmeden tuvalet molası veriyor. Tek başıma devam ediyorum. Çamurlu tarla yolları can sıkıcı. Epey çamuru ayaklarımda taşıyorum. Ağırlık bağlayıp koşmak gibi adeta.

Dikilitaş cp ye girerken - aksiyonfotograflari.com
Dikilitaş ilk kontrol noktası. Sularımı tazeleyip yola devam ediyorum. Zeytinliklere dalıp ilerliyorum. Çamur artarak devam ediyor. Arada sırada tökezliyorum. Ayaklarım ekstra ağırlıklarla daha ne kadar dayanacak ? Zeytinliklerde ilerlerken bazen arkadan bir ışık yansıyor, kimi zaman da önde ilerleyenlerin ışıkları beliriyor. Düzenli aralıkla sıvı tüketmeye dikkat ediyorum. Gece soğuk. Bir miktar da terlemenin etkisi ile ısı kaybı çok kolaylaşıyor. Tuvalet ihtiyacı kaçınılmaz hale geliyor. Evet kafa lambası ışığı altında, gecenin bir yarısı sessizce işemek ürpertici :) Hemen yola koyuluyorum. İleride bir ışık, gitgide yaklaşıyorum. Tempolarımız benzer. Davut abi ile böyle karşılaşıyorum. Kendisi benden yaşça büyük. Hedefimin kendimi denemek olduğunu söylüyorum. Birlikte ilerliyoruz. Kimi insanlarla biraz konuşur ve sempati duyarsınız. Kimileri ile ise biraz koşar ve yollarınız hedefleriniz ortak olur. Birlikte koşarak sempati kazanma, uzun mesafe koşularında olabilen farklı ve unutulmaz bir deneyimdir. Çünkü birlikte zorluk ve acı paylaşırsınız. Rol yapamazsınız, maskeler takamazsınız. Her şey ortada önünüzdedir. Uzun bir yol.
Boyalıca ya birlikte giriyoruz. Hızlıca yiyip çorba içip yola koyuluyoruz. Köpekler havlamaya başladığında Davut abi batonlarından birini bana veriyor. Boyalıca da tırmanmaya başlıyoruz. Gece ilerliyor. Tırmanış bir türlü bitmiyor. Derken yangın yolu olarak tahmin ettiğim nefes kesici bir rampa görüş alanımıza giriyor. Titreşen ışıklar sırtta ilerliyor. Muhteşem bir görüntü. Ne yazık ki diğer bir çok nefes kesici manzara gibi bunu da kendime saklıyorum. Tepelerde yıldızlar ile lambalar birbirinden ayrılıyor. Kafamı öne eğip tırmanmaya başlıyorum. Kural yukarı bakmamak.
Tırmanış bitip zirveden aşağı doğru inmeye başladığımda inişin de kolay olmadığı geliyor aklıma. İnişler her zaman ekstra teknik gerektiriyor. Birlikte koyulduğumuz yolda Davut abi dizlerinden dolayı hızlı inemiyor. Ara ara onu bekliyorum. Düzlüklerde hızlanıyoruz. Gece serin. Üzerimdeki soğuk katmanı hissedebiliyorum. Belki o sıralar her zamankinden biraz daha sık tuvalete çıkıyorum. İnişlerin sonunda Ilıca kontrol noktasına geliyoruz.
Ilıca da suları tazeleyip bir şeyler atıştırıp istasyon görevlisi ile muhabbet ediyoruz. Ilıca da masaların yanında sıcak su ile kaplı termal sudan duman yükseliyor. Gecenin serin katmanından kurtulup yorgun uykulu zihnimi sulara bırakmak istiyorum bir an.
Ilıca - direniyoruz
Tekrar yola koyulduğumuzda Keramet köyünün içinde de geçerek tekrar patikalara dalıyoruz. Köy sessiz, Saat yavaş yavaş ilerliyor. Bir miktar yol katettikten sonra yine tarla patikalarına atıyoruz kendimizi. Bu kısımlarda bir nebze daha yavaş hissediyorum kendimi. Çakırlı köyünün içine de uğrayıp ilerliyoruz. Yemek yemem azalıyor. Sıvı tüketmeye devam ediyorum. Uykunun en derin olduğu, tüm endokrin sistemin minimale indiği saatler yaklaşıyor. Üzerimdeki yorgunluktan bunu hissedebiliyorum. Kendimi iyi hissedip koşmak istediğimde muhabbetleri açan ben, bedensel ve zihinsel mücadelelere başladığımda az konuşmaya başlıyorum. Süreç önce yorgunluk olarak başlıyor. Zamanla mesafeyi, bir sonraki kontrol noktasına kalan mesafeyi düşünüyorum. Patikalar tekdüze hale geliyor. Bir noktada ana yoldan karşıya jandarmalar eşliğinde geçiyoruz. Bu noktada numaralarımız da okunuyor. Burasının da bir kontrol noktası olduğunu ilerledikçe bir türlü gelmek bilmeyen diğer kontrol noktasından sonradan anlıyoruz. Kalan bölüm zihinsel bir mücadele. Aklımda koşmanın anlamsızlığı üzerine güçlü tezler var. En azından karşı kıyıya ulaştım diyorum. Hareket etmek zihinsel olarak yormaya başlıyor. Zihinsel olarak karanlık bir noktadayım. Örnekköy kontrol noktasında muhtemelen bırakma kararı alıyorum. Bunu içimden geçiriyorum. Davut abiye söylemiyorum. Onun daha pozitif planları var. Bu esnada etraf aydınlanmaya başlıyor. Günün ilk ışıkları ile bir miktar hareketleniyorum. Kontrol noktası gölün kenarında, İskele cafe nin önünde kurulmuş. Drop bag ime gidiyorum. Aklımda hala bırakma düşüncesi var.
Drop bag e ulaşır ulaşmaz giyinmek için bir yere yönlendiriliyorum. Üzerimi değiştirip kısaları giyiyorum. Çantada önceden hazırladığım atıştırmalıklar ve soğuk kahve var. Bunları yedikten sonra bir şeyler daha içiyorum. Kontrol noktasında Aykut Çelikbaş var. Birlikte fotoğraf çekiliyoruz. Gün ışıkları artıyor. Kendimi yenilenmiş hissediyorum. Derinlerden gelen bir enerji kıpırtısı var. Bir saat önce bırakma planları yaparken şimdi bir an önce yola koyulmanın peşindeyim.

aksiyonfotograflari.com

Arabamı park ettikten sonra koşturduğum göl kıyısı parkuruna bu kez yarışın devamı olarak giriyoruz. Yenilenmiş ve enerjiğim. Biraz müzik açıyorum. Güneş iyice yüzünü gösteriyor. Geceye tezat bir hava bizi bekliyor. Sıvı almaya dikkat ederek gaza basıyoruz. Yolu düşünmüyorum. Bir süre sonra asfalta ulaşıyoruz. Sölöz burnuna giden patikalara sapana kadar bir miktar daha ilerliyoruz. Artık önümüzde ne olduğunun neyin geleceğinin farkındayım. Bir yandan avantajken bir yandan da dezavantaj bir durum. Bu kısımlarda yiyip içmeye dikkat ederek ilerliyorum. Göl kıyısına tekrar sapıyoruz. Şimdi hedefte dereden geçme aşaması var. Ona ulaşana kadar epey tempo yapıyoruz. Düşüncemiz 90K yarışmacıları bize yetişmeden mümkün olduğunca yol katetmek. Meşhur dere geçişine geldiğimizde mutluyuz. Düşünmeden dalıveriyoruz. Gece yarısından beri koşturmakta olan ayaklar için paha biçilmez bir soğukluk.


Dereden geçer geçmez ilerlemeye devam ediyoruz. Sölöz kontrol noktasına ulaştığımızda hala iyi gidiyoruz. Biraz soluklanıp sıvı ve yiyecek takviyesi sonrası yola devam ediyoruz. Tırmanışlar başlıyor. Fakat motivasyonumuz yerinde. Tırmanışları nedense seviyorum. Uzun yarışlarda asıl problem tırmanmak değil, tırmanıp inişe geçme şeklinde değişen arazi şartları ve sizin kas gruplarınızın bunlara olan tepkisi. Sölöz sonrası bitmek bilmeyen tırmanışlar var. Bu kısımlarda koşabilmek güç, hızlı yürüyüşe geçip devam ediyoruz. Tempomuz ile yolda karşılaştıklarımızı geride bırakıyoruz. Bir noktadan sonra artık tek düşünce ne zaman inişe geçecek olduğunuz. Fakat beklenen inişler bir türlü gelmek bilmiyor. Patlayıcı enerjimiz inişe geçemeyişimiz ile tükenmeye başlıyor. İşin doğasında bu var. Yine zihinsel olarak zorlayıcı noktalara ulaşıyoruz. Patika inişe geçiyor fakat bu kez problem daha önce bahsettiğim kasların sersemliği. İnmeye çalışmak dayanılmaz bir acı veriyor. Bırak gitsin şeklinde yapamadığınız bir durum bu. Izdırapla kendimi aşağı bırakıyorum. Yol uzadıkça uzuyor. Çıkarken geride bıraktıklarımız bize yetişiyor. 90K nın yarışmacılarıyla da ilk teması kuruyoruz. Davut abinin dizleri inmesine ekstra engel oluyor. Biraz arayı açarak Narlıca ya ulaşmanın derdinde iniyorum. Acı içinde kontrol noktasındayım. Oturup yiyip içmeye başlıyorum. Davut abi de yetişiyor. Epey yedikten sonra yola koyuluyoruz. Parkur kırıcı olacak, neyin geleceğinin farkındayım. Narlıca - Müşküle arası zeytinlikler arasında patika denemeyecek yollarda mücadele ediyoruz. İnişlerde problem çıkarmaya başlayan quadricepsler bu son darbe ile inlemeye başlıyor. İpe tutunarak inişler yapıp 45 derece üzeri eğimlerden aşağı inmek işin tuzu biberi oluyor. Ormanımsı patikaya dalıp tırmanmaya tekrar başladığımızda ise tekrar sessizleşiyorum. Kafamda tüm rota beliriyor. Neyin geleceği neyin zor geçeceği. Ağır ağır ilerliyoruz. Sabah yaşadığım karanlık noktalardan biri daha. Durumu değiştirmek adına jel yiyorum bir şeyler içiyorum. Çok değişen bir durum olmuyor. İnme kabiliyetimin azalması moral olarak çok düşürüyor beni. Kafamda derinlerden fırsatını her bulduğunda sivrilen düşünce yine devrede.
Müşküle ye son tırmanışı yaparken düşünceler netleşiyor. Zihniniz koşmak için sebep üretmeyi bırakıp bahane üretmeye başladığında süreci geri döndürmek ekstra ekstra zorlaşıyor. Önümde gelmekte olan tırmanışlar psikolojik olarak beni daha da dibe çekiyor. Geriye kabullenmek kalıyor. Yarışa başlayalı 15 buçuk saat olmuş. 97 km geride kalmış olmasına rağmen, 140 a tamamlayacak enerjiyi ve devam etme motivasyonunu bulamıyorum. Davut abiyle durumu tartışıyoruz. Fakat kararlıyım.

kabullenmek
En sonunda Davut abiyi ikna ediyorum. Müşküle kontrol noktasında duruyorum. Devam etsem biteceğini biliyorum ama bunu anlamsız buluyorum bu kez. Hazır olmadığımı hissediyorum. En sonunda durumu kabulleniyorum.
97 km sonunda 15 buçuk saat sonunda durup yarışı bırakmak düşününce çok saçma gelebilse de, aradan geçen zamana rağmen kötü bir karar olarak gelmiyor hala. Mesafeye adaptasyon hem fiziksel hem de zihinsel anlamda gerek bir durum. İki alanda da eksiklikler zayıf anlarda özellikle sizi kötü etkiliyor. Her şeye rağmen gece koşma deneyimi ve uykusuz bir yarışa daha girme deneyimleri benim için ilk oldu. Organizasyonda emeği geçen başta gönüllüler, kontrol noktasındakiler ve diğer herkese teşekkürü borç bilirim. Tamamlayamadığım bir parkur olsa da kim bilir belki başka sefere daha keyifli bitecek. Uzun mesafeler koşarken insan birbirinden değerli insanlar ile tanışıyor. Ben bu kez Davut Hazar ile 15 buçuk saat koşma şansı buldum. Fakat içimde bir burukluk var bu konuda. Muhtemelen yarışla ilgili en kafama taktığım konu, Müşküle de yol arkadaşımı yalnız bırakarak yarıştan çekilmek oldu. Bu konuda ondan özür diliyorum. Kendisi yılmadan devam edip yarışı tamamladı. Her şeye rağmen sırt sırta ilerlediğimiz süre ve km'ler ayrıca kendisini tanıma şansına ulaştığım için teşekkür ediyorum. Muhtemelen başka parkurlarda yine denk geleceğiz :)



İznik Ultra deneyimim sonrası düşüncelerim mesafeleri azaltıp parkurların bir miktar keyfini çıkarmak yönünde değişti. Fakat bitirilemeyen yarışlar bir sonraki yılda ilk hedefler olarak yerini şimdiden aldı.