16 Temmuz 2018 Pazartesi


2018 Sapanca Ultra 55K


''Pain now.... beer later. - Dr George Sheehan''

parkur 2017 ile aynı

08.06.2018 arkadaşımı hava alanından almak üzere yoldayım.  Plan basit. O tatil yapacak, ben de bir gün sonra Sapanca Ultra 55k da koşacağım ( aslında 52k). Gece yolculuğu sonrası oteldeyiz. Otel göz kamaştırıcı. İlk düşünce buraya koşmak için gelmenin tezatlığı. Hava muhteşem. İstanbul sonrası yeşilliğin içinde olmak nefes kesici. Şansıma yarış çadırı açık. Yarış kitimi alıveriyorum. Otel saatle orantılı olarak tenhalaşma evresinde. Biraz oturup bir şeyler içip uyumaya gidiyorum. Koşulması gereken bir yarış bilinmeyen bir parkur söz konusu.
Deliksiz uyuyorum. Alarm ile uyanıp kahvaltı yapmaya iniyorum. Açık büfe erken kurulmuş. Göz kamaştırıcı. Az ve öz yemek gerek. Biraz abarttığımı farkediyorum. Yapacak çok bir şey yok. Erir nasılsa diyorum yine :). İlk km leri koşarken kalbimin kanı bacaklara mı yoksa mesenterik sisteme mi göndersem diye düşünmesi muhtemel. Start alanında Eskişehir ekibi ile birlikteyiz. Biraz fotoğraf ve muhabbet sonrası başlıyoruz. Asfalt parkurda bir süre ilerliyoruz. Evet yemek birazcık fazla kaçtı sanırım.
Bir süre sonra patikaya giren yola sapıyoruz. Hafif bir rampa sonrası şok edici tablo ile karşı karşıyayım. Yüzlerce arı kovanı ! Karşılıklı dizili. Evet itiraf etme vakti. Arılardan her zaman korkmuşumdur. Tablo korkulmayacak gibi değil. Ses, ışık hareket hepsine duyalılar. Yürümeye başlıyoruz. İlk kovanları rahat geçiyoruz. Köşeyi dönünce aynı dizili kovanlar devam ediyor... Gruptan bir kaç kişi saldırıya uğruyor. Panik start alıyor. Sabretmeye çalışıyorum. Fakat arılarda aynı sabır yok. İlk saldırıma uğruyorum. Berbat. Panikliyorum. Koşmaya başlıyorum. Fakat çözüm değil. Üzerimde daha çok arı var. Vızıltılar her yanımda. Kovan sürüsü geçince üzerimde yangın varmış gibi vurup duruyorum. Bir kaç yarışçı da aynı durumda. Onlara da şapkamla vuruyorum. Köşeyi dönünce tekrar kovanlar.... Bu kez yürüyerek geçiyorum. Arkada gözlüğümü düşürmüşüm. Bir yarışçı veriyor. Teşekkür ediyorum. Yürürken de ısırılıyorum. Küfür edip devam ediyorum. İğnelerden ulaşabildiklerimi çıkarıyorum. Nihayet kovanlar bitiyor. Panik devam ediyor. Seslere karşı çok hassassım. Aklımda acaba salgılarının kokusunu alıp beni takip ederler mi düşüncesi var. Derken sağ köprücük kemiğimin üstünden ısırılıyorum. Saklanmayı başarmış bir asker arı son atağını yapıyor. Saydığımda 8 yerimden ısırılmışım. Yavaşlayıp yürüyorum. Seslere karşı hassasiyetim sürüyor. Zaman nasıl geçiyor bilmiyorum ama tekrar kovan mı çıkacak korkusu ile çoğunlukla yürüyerek ilk kontrol noktasına ulaşıyorum. Su doldurup arılar konusunda görevlileri uyarıyorum. Olası bir anaflaksi riski söz konusu. Yarışan bunca insan varken, hava ısınırken, ayrıca 35k lar gelecekken kovanlarla dizili bir etap sıkıntılı bir durum.
Suları doldurduktan sonra biraz hızlanıyorum. Şokun etkisi yavaş yavaş geçiyor. Müzik dinlemeye başlıyorum. Çevre sesleri bir miktar azaldığı için daha rahatım. Hafif yokuşlar olan bu kısımda rahat ilerliyorum. Minik koşular ile önüme çıkanları geçiyorum.


Diğer kontrol noktası çabucak geliyor. Biraz oyalanıyorum. Sonra koşucuların peşine takılıyorum. Bu kısımda parkur iyice ormanın içine giriyor. Çok keyifli epey dik inişler yapıp sulu kısımlara giriyoruz. Bu kısımlar keyifli geliyor. Biraz gittikten ilerledikten sonra dere ve koca yapraklı bitkilerle kaplı bir kısma geliyorum. İlerlemesi kolay değil. Herkes yürüyüş modunda. Basılan hiç bir yer görünmüyor. Zaman zaman kayıyorum. Daha ileride işler daha da karışıyor. Minik bir dereye karşı dik olarak çıkmaya başlıyoruz. Her yer çamur. Çıkışı kolaylaştırmak için halat var. Tutunarak savaşarak ordan kurtuluyorum. Bir süre daha sürünüp savaştıktan sonra yola ulaşıyorum. Yolun sonu ise başka bir mola noktası. Burdan sonra Kartepe zirve var. Bol sıvı tüketip biraz üzerimi ıslatıyorum. Çamurlardan bir miktar kurtuluyorum. Yukarı çıkma fikri hoşuma gidiyor. Kazanabildiğim kadar zaman kazanıp ilerlemem gerek. Sabırla ilerliyorum. Parkurun hafif eğimli bu kısımları çok keyifli. Bir çoban ve koyun sürüsünü geçiyorum. Zirveye yaklaşıp yaklaşmadığımı tartarak ilerliyorum. Bir zaman sonra eğim artıyor. Yeşil bir patikaya saparak Kartepe ye yaklaşıyorum.



 Kartepe zirve de istasyon yok. Numaramı okutup inişe geçiyorum. Teleferik hattı boyunca inişler başlıyor. Tek kişilik patikalar bunlar. Zemin bozuk. Dikkatle iniyorum. Düşme tehlikeleri atlatıp kayalar ile azcık hırpalanıyorum. Sonra bitmek bilmeyen düz yollar ile devam ediyoruz. Bu kısımlarda tedirginim, yavaş inişim sırasında bana yaklaşan oldu mu acaba diyorum.  Kartepe öncesi olan kontrol noktasına tekrar varıyoruz. Yarış burada ortak diye düşünüyorum. Yine biraz su molası sonrası benden önce ayrılan koşucuya yetişmeye çalışıyorum. Bu kısımda mide sorunları yaşıyorum. Kola beni rahatsız ediyor. İniş ağırlıklı parkurdan dolayı kendimi eğime bırakıp geçmesi için çabalıyorum. Bir süre sonra dayanabilir hal alıyor. Önümdeki koşucuyu bir süre takip ettikten sonra geride bırakıyorum. Artık tek başımayım. Uzun süre iyi bir tempoda gittikten sonra patikalar bitmemeye başlıyor. Orman içinde ilerlemenin ardından bir noktada düşüyorum. O kadar ani oluyor ki bir anda ağaçları seyreder pozisyondayım. Toparlanıp durum değerlendirmesi sonrası yola devam ediyorum. Ormanda ağaçların arasında bir noktada yere düşürülmüş, sonradan bırakıldığını farkettiğim, bir yığın su şişesi duruyor. İnsansız minik su istasyonundan bir şişe kapıp ilerliyorum.



Son kontrol noktası. Geride sadece finish var. Az kaldı ve arı yok motivasyonları ile biraz atıştırıp yola çıkıyorum. Sıcakla mücadelem burada başlıyor. Ciddi bir iniş başlıyor. Neredeyse hiç bitmeden devam ediyor. Diğer kategorilerden yarışmacılar da görüyorum. İndikçe iniyorum. Hava sıcaklamaya devam ediyor. Parkur dere ile kısmi olarak kesişmeye başlıyor. Bir anda su akıntılarının içinde buluveriyorsunuz kendinizi. Bir müddet sonra bir dere geçişi gözüküyor. Biraz poz vermeye biraz da serinlemeye ihtiyacım var.




Hızlıca geçip minik bir tırmanış sonrası kendimi eğime bırakmaya çalışıyorum. Fren mekanizmalarımı bir türlü devre dışı bırakamadığımdan inişler nispeten yavaş sürüyor. Öğle saatlerinin de etkisiyle sıcak bunaltıcı bir hal almaya başlıyor. Sıvı alarak üstesinden gelmeye çabalıyorum. İnerken dövülen bacaklar ve sıcak. Psikolojik savaş halini alıyor. Finish öncesi minik bir su noktası daha var. O kısma kadar sabredip dişlerimi sıkıyorum. Gözlerim her tepecik sonrası o noktayı arıyor. Sular azalırken sabır da tükeniyor. Bir yokuş inişinde bir kadın ve sular. Bir şişe alıp kafama dikip ormana dalıyorum. Tek kişilik patikalar, bol bitki kökü ve dikleşen toprak. Burdan sonrası artık otel gözükür diyerek salıveriyorum kendimi. Rekabetçi ruhum yok sızlanan tarafım daha hakim. Çılgın inişlerden sonra asfalta ulaşıveriyorum. Azalan işaretlerin peşinde otel i arayarak koşturuyorum. Bir süre ilerledikten sonra otele arka taraflardan bir noktadan girip ünlü bitiş yolunda ilerliyorum. Biraz yorgun biraz sıcaklamış halde hatıra madalyasına şöyle bir göz kırpıyorum.



İlk defa deneyimleme fırsatı bulduğum Sapanca Ultra beklediğimden başarılı bir organizasyon. Parkur güzel çeşitlilik içeren tarzda, keyifle koşulabilen bir bölgede. Manzara her zamanki gibi muhteşem. Malesef bu güzel manzara ve doğal güzelliklerini yalnızca koşup geçtiğim için paylaşamıyorum, beynimde kendime saklıyorum. Sıcak son kısımlarda zorlamış olsa da antreman niteliğinde rahat bir yarış çıkarıyorum. Arı faciası ise yarışın tek negatif tarafı. Kimseye ciddi bir şey olmamasını umuyorum, yine de ciddi önlem alınması gereken bir durum. Arı fobim tekrar alevleniyor. Ertesi günü ve yarış sonrasını otel havuzunda geçirdiğimden keyif meraklısı olan başta ben olmak üzere, diğer yarışmacılara da cazip bir organizasyon sunan ekibe teşekkürler. Gelecek yıl arısız bir parkur olması dileğiyle...